16.12.09
3.12.09
2.12.09
bir ileri iki geri
kendini kandırıp, oyalamak için çok güzel bir fırsatın oldu; onu da bir merak sonucu yitirdin. bunun tersi de arkadaşlığına yazık etmek olurdu zaten. yeniden geriye döndün. olmazın olmazına, zorun daha zoruna... bu kadar mı muhtaçsın güvene, sahip olunmaya?
aklımın iplerini saldım
Önce yaşamak, sonra beklemekti zor olan. Derken geçti hepsi. Ardından çok net cevaplar geldi, güzeldi de. Daracık zamanlarda hayalini kurduklarım değildi duyduklarım ancak beklediğim tufan da geçmedi içimden. Ne başımın üstünde yıldırımlar, ne midemde yumruklar. O zaman anladım işte. 'Aşk' dedikleri şey değildi bu. Yalnızca özlemdi. Kendime, duyduğum özlemdi. Yıllar öncesinden aynadan hatırladığım mutlu yüzü yeniden görme hasretiyle saçmalamaktan öte değildi olan biten zaten. Çok isabetli bir karar alındı ve gördüm ki hiç de fena değil uygulaması. Bu yüzden kafam rahat. Oyun, gizem, plan yok. Adımın anlamını taşımıyorsa, yorulmaya da hacet yok fikrimce.
kimbilir sen
benim halimde
sakinliğimde ne buldun?
bense yorgundum
kendi kendime sokuldum
uyuyakaldım
aklımın iplerini saldım
30.11.09
yarın yokmuş gibi
11.11.09
yıllarca onu öldürdüğünü düşündüğüm o zıkkımdan uzak durmak için savaş verdim, herkesi de bu savaşa dahil etmeye çalıştım. sonunda ki kendimi cezalandırmak için olduğunu düşünüyorum, ben de esiri olmayı seçtim. içime çektiğim her nefeste kendime zarar verdiğimi biliyor ve rahatlıyorum biraz daha. her seferinde aklımdan geçen bu olmasa da içten içe ben biliyorum bu gerçeği. başımdaki maddi manevi her belada babamı hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyorum. inancı benim gibi garip olan biri bunları nasıl düşünüyor bilmiyorum. belki de kendimi suçlayacak bir şey daha bulmanın hastalıklı bir şeyidir.
şimdi ne yapsam yeniden giremem aynı kapıdan. zorlasam da, arka kapıları tutanlar var. öyle hızlı koştum ki her birini yakalayabilmek için, yorgunluktan olduğum yere yığılıp kaldığımı, yerdeki cam kırıklarını, canımın acısını hissedemedim bile. "jezabel kan içinde yatıyordu... boğazdan geçen gemilerse artık çok uzaklardaydılar."
yaradan varsa eğer diye düşündüm ki olmalıydı mutlaka; yaşadıklarımın sebepleri olmalıydı. hepsini tek tek biliyordum. yerle yeksan olduğum her defasında biliyor, tekrarlıyordum kendi kendime. öyle çoklardı ki ne saymakla bitiyordu ne de ayaklarımın üzerinde duracak takâtım kalmıştı. başıma her ne geldiyse ve gelecekse hakediyordum ben bunları ancak bilmek değiştirmeye yetmiyordu. hayatı "sıfırlamak", "yeni bir hayat"a başlamak... bunlar ya da benzerleri benim için geçerli değil. benim bir mucizeye ihtiyacım var ki söylediğim gibi cenneti ve cehennemi içinde olan bu âhir hayatta bir mucizeyi hakeden son canlı ben olmalıyım.
hayır, kendime haksızlık etmiyorum. eminim. en azından vicdanım ki hala yanımdaysa, öyle söylüyor bana. "vicdan" kaçış noktammış gibi görünse de değil. her şeyin sorumlusu benim. ne vicdan bahanesi olabilir, ne güçlü bir duygusal geçiş ne de ruhumda varolduğunu düşündüğüm hastalık. eskiden olsa her şey için suçlayacak birini bulurdum, hem de kolayca. şimdi düşünüyorum da insan yalnızca kendisi sorumlu olabilir hayatındaki seçimlerinden. hiç bir şey "zorunda kaldığım" için değil ailemin dağılması dışında...
10.11.09
kurşun çerçeveli ayna
ben saate bakıyordum, sen yollara baktığında.
gittin biliyorum, ne aldın yanına,
neler bıraktın sen bana?
senin için hoşçakal, benim için bir veda
şimdi kaldım anılarımla.
gittin biliyorum, ne aldın yanına,
neler bıraktın sen bana?
senin için hoşçakal, benim için bir veda
aynada gördüğüm, bıraktığın tek hüzün bana.
tek şahidim, kurşun çerçeveli ayna...
"Deniz Noyan"
3.11.09
owner quotes i loved
“Sure I’ll miss the sex but now I get to drink milk right out of the carton.”
“I went crazy, not stupid.”
"If you talk to God you're religious. If God talks to you, you're psychotic."
1.8.09
i'm back !
27.7.09
9 . . .
seni bir daha görüp göremeyeceğimi bilememek uykusuzluğumda kaybettiriyor kendimi. günlerdir ilk yalnız gecemde sessizliğim ve sensizliğimleyim. baktığım her yerde seni arıyor, her gördüğüm adamı sen sanarak geçiriyorum gündüzleri de.
insanın eninde sonunda kendini gerçekten sevecek birini bulması zordur. günün birinde adını duyduğumda, seni, yüzünü hatırlayamadığım bir anı kadar uzakta bulmaktan korkuyorum. nerede ne yapıyor olduğumu, iyi olup olmadığımı merak etmemenden korkuyorum. sana söyleyeceklerimin ne olduğunu asla öğrenememenden korkuyorum.
senden (uzak) olmaktan...
23.7.09
aklıman silinmeyen sahnelerle geçiyor günlerimin bir bölümü. sahip olmadığımı sandığım tüm zayıf duygularım gün ışığı görüyor seninle birlikte. sevgi insanı güçlü kılarmış, ben seni sevmiyor muyum yoksa beni güçlü kılacak olan senin bana sevgin mi olacak?
16.7.09
farewell
ne sozler verilecek kimbilir gelecek zamanlarda gorusme adina ve nicesi tutul(a)mayacak zaman zaman kasitli bazen de istemeden... bu yuzden iste veda sozleri istemeyisim. her seyi akisina birakip devam etmeli yolumda. seni ve herkesi bir daha asla gor(e)meyecegimi bilerek...
elveda
12.7.09
güneş değdi
sen benden yüzünü çevireli yıl oldu. dün gibi bir asır. kalp gözü ne boktan bir şeyse senden başkasına bakmıyor hala ve nereye gitsem, kiminle olsam, seni de taşıyor beraberinde. zaman zaman kandırsam da; kaçamıyor, saklanamıyorum kalbimden.
sevmekten nasıl vazgeçilir? ben bunu ne zaman öğreneceğim? kaç kat daha dibine girmem gerek canına yandığım dünyanın?
lanet ederek kendime aynalara seni sayıklıyorum. bir kul da çıkıp durduramıyor bendeki seni.
bir arada olabilmek ne mümkün
bir arada kalabilmek imkansız
bile bile...
28.6.09
denize açılır bu yürek şimdi
yelken kürek farketmez
bir sevda sarar başına geceler
dost düşman olsa farketmez
değişir düzenin herşeye rağmen
bir rüzgar eserde dağılır gidersin
bir kuru yaprak gibisindir artık
nereye eserse oraya gidersin
23.6.09
secim(siz)
Her şey, her zaman, her yerde “kalbimin götürdüğü yer”e gitmemi söylüyor, sonra da aklını mantığını kullan diyorlar birer birer. Kalbimin götürdüğü tüm yollar sana çıkarken ve ben bu labirentlerde çoktan yitirmişken, yönümü ve kendimi; nasıl döneceğimi bilmezken geriye, mantığın yoluna nasıl çıkacağımdan bihaberim.
Biraz ve biraz daha sabret diyorum hep kendime ama çabalarım boşuna. Her çıkmaz sokağın sonundaki yüksek duvarların arkasındasın ve öyle duvarlar ki bunlar ne aşmak mümkün ne yıkmak. Dayamış sırtını duruyorsun her birinin arkasında. Yıksam altında kalıp ezileceksin ya da ben; her şekilde artık “biz” olmayacak hiçbir ihtimalde ki zaten yokken bugün de. Varlığından şüphe duysam da tek bir umut zerresini bile kaybetme düşüncesi ezip kanatıyor kalbimi. Yine öremiyorum açık yaralarımı başka mutluluklarla. Biliyorum her biri gibi sen de geçip gideceksin hayatımdan, hoş bir seda kalacak.
Gönül kuşu her zaman istediğimiz şarkıyı söylemiyor ne yazık…
22.6.09
ateş saçma(sı)
garip hisler bunlar, adını sanını öğrenemediğim. bitti demeyi bile unutmuşken, karanlık 3-5 sn.de hayalet gibi serinliği bedenimi yalayıp geçen. med-cezirlerden yorgun ve sonunda bunamaya başlamış kalbime eski heyecanları hatırlatmayı başarabilen, derin, sıcak, yakan, yüklemsiz bakışlar.
yaz mevsiminden sebep olmalı bu çıkışlar, başka ne olacak alkolsüz günlerde seni bana iten. bu bile iyi hissettiriyor zaman zaman. senden değil kendimden yer yer sağanak yağışlı mutluluğum.
bana dokunmaz kara sevdalar yor daha çok yor
aşktan korkan dönsün yoldan bilsin en baştan
yenilmem kolay kolay sağ çıktım ne savaşlardan
18.6.09
ateş saçması
yazamıyorum da artık sen ya da başka herhangi bir şey hakkında. duygularım köreliyor ya da hayal gücüm. ne bir şarkı anlatıyor artık beni ne de bir vakit söylenmiş bir söz. aşksız sevgisiz kalmadığım günler de oldu onlara sayıp devam etmeli hayata artık... pek çokları için genç olan yaşıma ait ruhum benden çok uzun yıllar önce doğmuş ve artık yorulmuş olmalı ki yarısı geçmişte kalmış mutluluklarla avunuyor içten içe... sarıldığın, elimi tutup bırakmadığın, dans ederken beni gözlerine tutsak ettiğin, sana ithaf ettiğim şarkıları söylerken gözlerimi gözlerinden alamadığım eski günleri. "4 günlük bir şey"leri. bir daha olmayacağını, olsa aynı heyecanı duyamayacağımı bildiğim, gerçeklikten uzak hayaller bunlar.
biliyor musun belki iyi oldu ama biz yere erken indik
şimdi yarım yaşanmış o şey boynumda bir düğüm
dört kısa günden bana bir garip sızı kaldı
bir de deli özlemin
15.5.09
“Gece yıldızlara bakarsın. Benim ülkem o kadar küçük ki nerede olduğunu göremezsin bakınca. Ama böylesi daha iyi. Yıldızım, herhangi bir yıldız olacak senin için. Böylece bütün yıldızları gözlemeyi seveceksin. Hepsi dostun olacak...herkesin bir dostu var ama kimseninki birbirine benzemiyor. Yolcular için pusula, kimileri için ufak tefek bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken sorundur yıldızlar. Sözünü ettiğim iş adamına göre ise altından başka bir şey değildir. Gel gelelim bütün yıldızlar suskundur. Yalnız sen , herkesten ayrı bir göreceksin onları... Onlardan birinde ben oturuyorum; ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin... Bir gün üzüntün geçince (çünkü zamanla geçmeyecek üzüntü yoktur) beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum olarak kalacaksın. Gülmek isteyeceksin benimle birlikte. Koşup pencereyi açacaksın. Gökyüzüne gülerek baktığını gören dostların şaşacaklar. Onlara diyeceksin ki, “Evet, ne olmuş, yıldızlara bakarken gülerim ben!” Seni deli sanacaklar başına çorap öreceğim bir güzel!
...Ölmüş görüneceğim ama bu doğru olmayacak...Bırakılmış eski bir deniz kabuğu gibi olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki.”
Küçük Prens
5.5.09
Bir şarkı kadar hayat
geçiyor günler çabuk, geçiyor yine aklım serde
bir gün açsan da görsen kalbim senin sevgilim
belki bir gün sen de sevsen dünyalar benim göreceksin
23.4.09
ne kaldıysa geriye...
bir yol olmalı! diyorum sürekli ama ya arayacak takatim kalmadı ya da tamamiyle kör oldum artık göremiyorum önümü. birbirini takip eden her aynı berbat günün sonunda kendime acımakla kızmak arasında bir yerlerde kabuslarımla buluşuyorum.
her gün ayrı bir korku tekrar edip duruyor içimde. ya bu akşam eve döndüğümde olursa diye. sanki benim 'evim'miş gibi. sanki bu dünyada bana ait bir şey varmış, kalmış gibi. her şey öyle yitik ve değersiz ki gözümde. çok sevdiğim 'sevgi' bile anlamsız. ne işim, ne bir erkek, ne yediğim yemek, ne de soluduğum havanın zerre kadar değeri yok artık gözümde.
bu bitkinlik ve bitmişlik benim kendime yarattığım bir kara delik gibi. sonu gelmediği gibi gitgide büyüyor ve içinde her gün biraz daha kayboluyorum. eskiden olsa güneşi gördüğüm her sabah yeniden başlayacağıma inancım olurdu. artık hiç bir şey kalmadı jézabel'den geriye.
ne bir ses ne de nefes...
15.4.09
yol ayrımı
22.2.09
Yeter
Ismarlama aşklara tahammülüm yok artık
Ya beni adam gibi sev, ya da çek git yoluna
Bir gülüş, bir salınışsa tek verebildiğin, istemez
Tutku isterim. Ve delice sevmek..
Bir coştu mu dur durak bilmez bir yürek
Yüreğini isterim. Yürek ister benle sevişmek.
Ya adam gibi, ya da çek git
Hergün biraz daha zorlaşarak çıldırtmaksa niyetin, ama seviyorsan yeter ki, ki zaten yüreği ortaya koyduk, tamam o zaman.
Ben bi deli çocuk, ama ısmarlama aşlara tahammülüm yok artık
Ya adam gibi, ya da çek git...
13.1.09
mi alma sangra
düştüm ...
şimdi nereye baksam ıslak, karanlık duvarlar... ne bakabiliyorum ne dokunabiliyor ne aşabiliyorum. geçit vermiyorlar...
gözlerimi kapayıp yeteri kadar sayınca geçip gider sandığım bir rüya misali, uyanamıyorum. her yerde hala sen varsın ve üzerimde gözlerin. arkamı dönüp gidemiyorum -ki bunu gerçekten istedim-
bir yaşanmamışlıkla daha harcanmaktan korkuyorum. yani seni değil, esasında kendimi düşünüyorum aptal...
aradığım sen misin yoksa aşkın kendisi mi? bu soruya cevap verebilen kimse olmamıştır herhalde. kimisi aşk acısını sevmek olarak nitelendirir bunu, kimi karanlık kuyularda merdivensiz kalmak olarak... ya sen aşkın ta kendisiysen? bunu nereden bileceğim ben.
böyle romantik şeyler düşünmez söylemezdim ben zaten neler oluyor bana anlamıyorum hala. onca yıldan sonra birisi için bunların onda birini düşüneceğime ihtimal bile vermezdim. oysa şu halime bak...
bir yandan hayata direnip ayakta kalmaya çabalarken diğer yandan flamenkoyla arabesk arasında bir noktada çırpınıyorum. sana aptal derken benim de senden bir farkım yok aslında.