4.11.08
3.11.08
17.10.08
- üşümüşsün haydi gel bir şeyler içersin.
sesinden anlayamıyorum kadın mı erkek mi içerideki ve ne kadar tehlikeli... içeriye girip kapının önünde öylece dikiliyorum. ne işim var benim burada? - kapat kapıyı çocuk çok soğuk, diyor. sarı siyah ışıklarla aydınlanmış uzun ve geniş bir koridorda ilerliyorum hala biraz çekinerek. duvarda ışıkla aynı rek eski fotoğraflar, birkaç küçük tablo.........
15.10.08
6.10.08
ya hep ya hiç diyor, anlamsızca vakit harcamıyoruz; çünkü biliyoruz zamanın ne kadar az ve hayatın gereksiz çırpınışlar için ne kadar kısa olduğunu. aşk bile hakkını veremiyor, ayakları yerden kesemiyor. 'O' kelime dile gelip söylenemiyor ancak 'sevişmek'ten bahsederken anılıyor 'sevmek'; gün aydınlanırken güneşin ilk ışıklarıyla buhar olup yok oluyor. bir başka gece bir başka sevişmeye dek vücut bulamıyor korkusundan.
derinlere biraz daha kül savururken ben, istanbul'da fırtına uyarısı veriliyor televizyonlarda. böylece biliyorum ki küller savrulacak ve bu seferki içimde çok da yer tutmayacak. garip bir sızıyla içim ürperirken yanılgılarımı ve geçen birkaç ayı gözden geçiriyorum güzel bir şarkıyla. tartıyor, ölçüyor, biçiyorum... hala anlamıyorum. sonrasında hatırlayıp bakarsam belki ileride diyor ve bu sayfaya yeni bir biçim veriyorum hayatımla birlikte...
ateş böcekleri sönerken sonbaharın gelişiyle birlikte, güz güneşini selamlamayı seçiyorum...
5.10.08
kimbilir...
isyan kolay inanmak zor
bu hayatta
her şey mümkün
yeniden başlamak ve
her şeyin sonu
ellerimde
titreyen bir kırmızı duman
çektikçe içime yakan
dur durak bilmeyen
sessizlik
içimdeki sensizlik
3.10.08
anlamsız bir baş ağrısı musallat fikrime. tek ilacı uyku, o da şans işi...
konuşmak zor zanaat, söz sendeyken.
sözlerin tükendiği bir yerde takılı kaldım, gözlerin bile konuşmuyor artık benimle. gerçeklikten uzak olduğu her halinden belli bir kaç zoraki gülümse, günü kurtarma konuşmaları... hepsi bu.
kalbinde değil hayatında bile tutunamıyorum bu şartlar altında. göz göre göre kayıyor ellerim, düşüyorum. bunu gördüğünden bile emin değilken, elimden tutmanı nasıl bekleyeyim...
ben sigaranın dumanı altında yana yana en sonunda kül oldum... sen, kibritin hiç yanmayan ucunda hayatımdan geçiyorsun...
23.9.08
bu bizim hep birlikte tek fotoğrafımız. bundan 24 yıl öncesine ait, hatırlamadığım bir yaz günü... sanki güzel bir filmin dondurulmuş bir anı. repliklerini unuttuğum, tekrar dönüp izleyemediğim, başa saramadığım.
seneler geçtikçe artıyor sana özlemim ve ihtiyacım. ruhum daha büyük yaralar alıyor diye, eminim. daha çok arıyorum kollarının arasında olmayı ve buna rağmen uzak ve yalnız olmayı yine ben seçiyorum her şey ve herkesten. mutluyum da aslında ama artık mutluluğumda da arıyorum seni. bir parçası kaybolmuş bir puzzle gibi. . .
aklımda hep aynı bir kaç sahne.
ve perde . . !
.
.
.
keşke yanımda olabilseydin . . .
.
.
.
19.9.08
siyah saatler - II
18.9.08
11.9.08
bir kaç söz
Hatırladığım geçmişimde -çünkü farketmeden hafızamdan sildiğim zamanlarım çok- bu kadar
savrulduğumu hatırlamıyorum. Tüm uzuvlarım bambaşka köşelerde, kendilerini arayıp bulmamı
bekliyorlar seslerini çıkartmadan. Beynim önce kendini düşünüyor her zamanki gibi, içine
yerleşecek bir şişe bir buluyor hemen. Haliyle bir sağa bir sola savruluyor sürekli, bu
yüzden ki atamıyor o uyuşukluğu. Ayyaşlık tatlı tabi, dumanı da cabası... Yalnız tadı
olmuyor
-O'nsuz-
Söylemiş miydim?.. Evet.
Bir sürü şarkıdan, derme çatma sözler toplayıp sana her şeyi anlatabilirim komik düşmeyi
göze alarak. Bunlar peki, benim sözlerim olurlar mı? Bilmediğim bir dilde özlüyorum seni...
Ben aradığımı buldum. "Sana güveniyorum".
Sözlerim bitmiyor. Her şeyi hatırladığın gibi bunu da anlamanı bekliyor...
Bekliyorum.
8.9.08
söylediklerimi anlamsız buldun
oysa vakit yoktu ama sen haklıydın
çünkü böyle şeyler aceleye gelmezdi
yalandan da olsa
ne güzel güldün o akşam bana...
belki tanışmak zor
iyi anlaşmak zor
peki görüşmek çok mu kolaydı
çok kısa bir zamanda
belki biraz da zorla
bence gayet iyi de anlaştık
yalandan da olsa
ne güzel güldün o akşam bana
7.9.08
Ya yeniden yakalanınca gözlerine... N'olacak ?
4.9.08
ses-sizlik
artık buraların ne tadı tuzu var ne benim ne de herhangi birinin. bir sona daha yaklaştığımı hissediyorum. ama bu kez 'son' bir başlangıcı değil, sürüncebede kalmış bir monotonluğu taşıyor ileriye omuzlarımızda. soluduğumuz duman, hava değil. bir buhran çöreklendi tepemize. boğazımızda elleri. dudaklarımdan dökülen 'bunlar da geçecek', ne kalbim inanıyor ne de aklım -kaldıysa bir parça.
güneş beni bu kadar uzun zaman üşütmemişti hiç.. bu da geçecek (mi)?
2.9.08
Parantez
Dokunamıyorum hayatıma...
Elimi uzatıyorum, yetişmiyor. Destek lazım ama aldatmacalı hepsi. Güvenemiyorum. Güvendiklerim yüzünden düşüp biraz da ben elimi geri çektim ama hala uzanmaya çalışıyorum.
Hayatım için savaşmalıyım diyorum kendime ama nasıl? İstemediğim bir 'iyilik' yapılıyor bana, altta mı kalacağım? Kendi kendime yapacağım nerede kaldı hani?
Ben de altta kalmayıp kendimi atsam kendimden iyilik olsun diye birilerine ve kendime...
Hayatım diyorum ama benim değil sanki. Söz(üm) dinle(n)miyor artık.
1.9.08
...
Çok değil, yalnızca birkaç adım öteye düştü gözlerin. Gel gör ki geçit vermiyor(sun). Görmezken gördüğümü, arıyorsun; bulduğumda görmüyor duymuyorsun. ‘Görüyorum!.
Anlasana bakmak değil görmek istiyorum seni, derinlerini. İstediğin biçimde.
Koca bir yaz geçip gitti, kaldı ardımda. Öyle ki, baharda tanıdım seni, yazda sevdim. Yaz aşkım olmadan.
Bense bir kedi...
Bir bakıştan uzağa
Gidiyorum.
Haykırmak geçiyor içimden. Daha ‘acaba’ derken ben ‘sakın ha!’ diyor. Haklı. Canımın yanıklarını en çok o soludu, zifiri karanlıklarda elimi tuttu. Saatler uzakta, ama hep yanımda oldu. Hep haklı oldu. Ben yanlış olduğumdan değil, dost olduğundan. Sevdiğimi, aşık olduğumu da gördü, öyle zannettiğimi de. Şimdi diyor ki, bu seferkinin peşinden gitmelisin; ama bu kez farklı bir biçimde. ‘Oyun’u kurallarına göre oynamam gerektiğini söylüyor. Her ne kadar bu sefer her şeyin yalın kalmasını istiyor ve kendimden tahmini ilaveler yapmıyorsam da anlattıklarımla onu buna inandırmış olabilirim belki. Her şeyi olduğu gibi anlatıyorsam, gerçek mi yani?... Bunu yalnızca “O” bilebilir ki yazılarım boyunca da kendisinden “O” olarak bahsetmeye devam edeceğim.
Ne diyordum... Beni engellemekte haklılar. Aşkımı ilan edip olduğum yerde kalacağıma - ki bugüne kadar hiç saklamadım, apaçık söyledim öncekilerin her birine- her yeni günde yavaş, küçük ama bir adım atmaya devam etmeliyim. Ama.....
Korkuyorum. Yokluğumu hissetmemesinden, gözlerinin beni aramamasından, baktığı yerde olmadığımda beni görmeye çabalamamasından korkuyorum. Çoğu zaman birbirini yaktığını düşündüğüm gözlerimizin aslında benim gözlerimden ibaret olmasından, ‘Reddedilmiş’ olmaktan. Zamana yaydığı planları olduğunu görmemekten. Beni hiç anlamamış ve fark etmemiş olmasından.
Bugüne kadar hiç yanılmamış olan hislerim bu kez ve ilk kez beni yanıltıyor olabilir mi? Bu kadar büyük bir yanılgıyı aklım anlamaz mı? Aklımın anlamaması kalbimin çırpıntısından olabilir mi?
Biliyorum her şey mümkün hayatta...
28.8.08
Hazır gidiyorken...
Hazır gidiyorken...
Bakmayacağım sana artık. Her jestini, mimiğini görmeyi arzulayarak uzun uzun bakmak istediğim için. Kokunu, sana dokunmayı merak ettiğim için yakınından geçmeyeceğim. Fazlasını bilmek istediğim için sormayacak; duyacaklarımdan korktuğum için dinlemeyeceğim seni.
Sonra... Tam da şimdi olduğu gibi yine engelleyemeyeceğim kendimi ve sana uzanıp tutmak isteyeceğim, oysa ki yalnızca sözcükler olacak ulaşabilen benden sana, eğer dudaklarımı aralayıp kaçabilirse sesim. Sense ağırdan almaya devam edeceksin hayallerimi; bakma öyle, benim ‘hayallerim’ onlar. Engel olamazsın ya... Yoksa buna da yeter mi gücün?
19.8.08
eskilerden - II
hep ayni soluk umudu besler durur
icinde buyuyen umutsuzluk, gecenin karanliginin tukenmeyisinden midir
yoksa gunesin bulutların ardina gizlenisinden mi bilemezsin..
ansizin bogazina coken o bulut gibi
sen de kalkamazsin yigilip kaldigin o divandan
ta ki dogurana kadar icindeki gunesi
mihlandigin yerden attigin cigliklar yayilir durur kendi semalarinda
donup bakarsan ardina
yaninda uzanan adam yabancidir sana gunes yuzunu aydinlatmadikca
bu yuzdendir ki
gece sevisenler bulamazlar ruyalarinda birbirlerini...
eskilerden - I
ne çok çözüm denedim ellerimden kan damlamadan önce. bunun sona kalması çaresizlikten değil. bilemezlikten.. ölümle çareyi bir araya getirmenin ironisinden. beyin duruyor herhalde bazen. görmüyorsun gözünün önünde duran imkanı.
arafta asılı kalmış bir sarkaç gibi gidip geliyorsun sadece bazen. gittiğini sanıyorsun. ilerlediğini, büyüdüğünü. oysa sadece...
dört bir yandaki bütün sınırları kaldırabildiğini, kendinden yeni bir sen yarattığını sanıyorsun bazen. bazen gerçekten o sınırları aşıyorsun da. ama olmuyor işte.
duvarlar örüyorsun bazen kendine. hiç penceresi olmayan, ses geçirmeyen.
bazen de içini öldürüyorsun böyle. ama öyle işin kolayına kaçmadan.. içindeki çocuğu öldürmek değil bu. basbayağı içini öldürüyorsun. ellerinden kan damlıyor. korkma diyorsun, korkma yüzümde bir şey yok.