Toz’dan sebeplerle
ayrılmak zorunda kaldığımız ilk göz ağrımız evimizden sonra yeni bir ev
arayışına girmiş, çok da uzaklaşamadan hemen arkadaki iki katlı evin üst katını
gözümüze kestirmiştik. Ancak bir problem vardı, bize göre biraz pahalıydı.
Zaten çok yakında oturan ve biraz da bizimle kalmayı tercih eden Ayten kızımıza
tam da o esnada göz kırpasımız geldi! Bunları kulağına fısıldıyormuşum gibi
düşün lütfen, aramızda kalsın!
Biz üç güzeller
ağzından girdik burnundan çıktık, Ayten ile birlikte müstakbel ev sahibimizi de
kafaladık ve eski evimizden 45 adım kadar ilerideki yeni evimize
yerleştik. Alt katımızda da ev sahibimiz Aşık Bey ve onu gölgesinden
bile kıskanan annesi oturuyordu. Aşık dediğim, uzun boylu, kumral, sarı metal
çerçeveli gözlükleriyle adeta bir Harry Potter karikatürü ile 90’ların psikopat
katilleri arasında bir tipti ama bizim Harry'nin sihirli değneği yoktu. Onun
yerine tebeşirleri ve matematik kitapları vardı. Evet, lisede matematik
öğretmeniydi kendisi.
Şimdi, yine aramızda
kalsın ama Aşık'ın gözü bizim Ayten'de gibiydi. Tabii biz bunu fırsat bilip,
"Ayten, Aşık yine merdivenleri süpürüyor, kesin seni görmeye
çalışıyor!" diye dalga geçerdik. Ayten ise, "Sussanıza kızlar,
duyacak!" diye kızarır bozarırdı ve bence azıcık da hoşuna giderdi
beğenilmek.
Bir gün, banyoda su
tesisatı ile ilgili bir sıkıntı çıktı. Biz üç kafadar, bu sorunu çözmek için bey,n
fırtınasına başladık. Tamirci bulacak çevremiz ya da ona ödeyecek paramız da
olmadığından sonunda tahmin etmesi çok da zor olmayan parlak (!) bir fikir
geldi aklımıza: Aşıktan yardım istemek neden kötü bir fikir olsundu ki? Hem
Ayten'e olan ilgisinden faydalanır, hem de banyomuzu kurtarırız!
Aşık, sanki
yıllardır bu anı bekliyormuş gibi, elinde alet çantası ile hemen yukarı çıktı. Ayten'in
gergin ve huzursuz halini o fark etmedi ama biz anladık tabi ki bir karın
ağrısı olduğunu.
-
"Adamı banyoda niye yalnız bırakıyoruz, ya
klozetin içine
parmak kamera yerleştirirse?"
diye fısıldadı bizi
bir kenara çekip.
Önce donup kaldık ve
sadece birkaç saniye içinde bizim karnımız ağrımaya ve gözlerimizden yaşlar
gelmeye başladı gülmekten yerlere yatarken. Zavallı Aşık aşağıya inip ilave
birkaç gereç almaya giderken bizi öyle kıvranarak kahkaha atarken görünce, öylece
kalakalmıştı şaşkınlıktan. Ayten'in bu şüpheci tavrı, sanki Aşık'ın gizli bir
ajan olduğunu düşündüğünü gösteriyordu. MI6'in yeni gizli silahı: Klozet
kamerası! Neyse ki Aşık, bu şüphelerin farkında değildi. O sadece Ayten'in
gözlerindeki paniği görüp, "Acaba yanlış bir şey mi yaptım?" diye
düşünüyordu. Zavallıcık, Ayten'in aklından geçenleri bilseydi, herhalde o anda
anlamadığımız bir dilde sihirli sözler söyler ve toz olup toprağa karışırdı.
Sonunda, banyomuz
kurtuldu, Aşık'ın da kalbi kırılmadı (en azından o an için), ve biz de günlerce
bu olayı konuşup güldük. Bunca yıl sonra hala da gülüyoruz. Ayten'e de
"Artık tuvalete giderken üç kez kontrol et, belki Aşık seni
izliyordur!" diye hemen her defasında takılmayı ihmal etmedik.
Şimdi düşünüyorum
da, belki de Aşık gerçekten de sadece iyi niyetli bir komşuydu. Belki de o
kamera kayıtlarını bir CD’ye basıp koleksiyon yaptı. Kim bilir? Belki de şu an
bir yerlerde, hâlâ o günü hatırlayıp "Acaba ne yaptım da o kızlar benden
bu kadar korktu?" diye düşünüyordur.
Güzel günlerdi, bize
mavra yapacak malzeme lazımdı ki pek zorluk çekmiyorduk ve
bulduk, hem de alasını! Gençlik işte... diye geçiştirmeyi de çok istemem, hala
böyle olmaktan gurur duyarım!!!
Ayten kızımıza uzuun
yıllardır ulaşamıyoruz, bu yazıyı okuyorsan bil ki unutulmadın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder