9.8.24

Aşıklar ve Maşuklar

Toz’dan sebeplerle ayrılmak zorunda kaldığımız ilk göz ağrımız evimizden sonra yeni bir ev arayışına girmiş, çok da uzaklaşamadan hemen arkadaki iki katlı evin üst katını gözümüze kestirmiştik. Ancak bir problem vardı, bize göre biraz pahalıydı. Zaten çok yakında oturan ve biraz da bizimle kalmayı tercih eden Ayten kızımıza tam da o esnada göz kırpasımız geldi! Bunları kulağına fısıldıyormuşum gibi düşün lütfen, aramızda kalsın!

 

Biz üç güzeller ağzından girdik burnundan çıktık, Ayten ile birlikte müstakbel ev sahibimizi de kafaladık ve eski evimizden 45 adım kadar ilerideki yeni evimize yerleştik.  Alt katımızda da ev sahibimiz Aşık Bey ve onu gölgesinden bile kıskanan annesi oturuyordu. Aşık dediğim, uzun boylu, kumral, sarı metal çerçeveli gözlükleriyle adeta bir Harry Potter karikatürü ile 90’ların psikopat katilleri arasında bir tipti ama bizim Harry'nin sihirli değneği yoktu. Onun yerine tebeşirleri ve matematik kitapları vardı. Evet, lisede matematik öğretmeniydi kendisi.

 

Şimdi, yine aramızda kalsın ama Aşık'ın gözü bizim Ayten'de gibiydi. Tabii biz bunu fırsat bilip, "Ayten, Aşık yine merdivenleri süpürüyor, kesin seni görmeye çalışıyor!" diye dalga geçerdik. Ayten ise, "Sussanıza kızlar, duyacak!" diye kızarır bozarırdı ve bence azıcık da hoşuna giderdi beğenilmek.

 

Bir gün, banyoda su tesisatı ile ilgili bir sıkıntı çıktı. Biz üç kafadar, bu sorunu çözmek için bey,n fırtınasına başladık. Tamirci bulacak çevremiz ya da ona ödeyecek paramız da olmadığından sonunda tahmin etmesi çok da zor olmayan parlak (!) bir fikir geldi aklımıza: Aşıktan yardım istemek neden kötü bir fikir olsundu ki? Hem Ayten'e olan ilgisinden faydalanır, hem de banyomuzu kurtarırız!

 

Aşık, sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi, elinde alet çantası ile hemen yukarı çıktı. Ayten'in gergin ve huzursuz halini o fark etmedi ama biz anladık tabi ki bir karın ağrısı olduğunu.

 

-           "Adamı banyoda niye yalnız bırakıyoruz, ya

klozetin içine parmak kamera yerleştirirse?"

diye fısıldadı bizi bir kenara çekip.

 

Önce donup kaldık ve sadece birkaç saniye içinde bizim karnımız ağrımaya ve gözlerimizden yaşlar gelmeye başladı gülmekten yerlere yatarken. Zavallı Aşık aşağıya inip ilave birkaç gereç almaya giderken bizi öyle kıvranarak kahkaha atarken görünce, öylece kalakalmıştı şaşkınlıktan. Ayten'in bu şüpheci tavrı, sanki Aşık'ın gizli bir ajan olduğunu düşündüğünü gösteriyordu. MI6'in yeni gizli silahı: Klozet kamerası! Neyse ki Aşık, bu şüphelerin farkında değildi. O sadece Ayten'in gözlerindeki paniği görüp, "Acaba yanlış bir şey mi yaptım?" diye düşünüyordu. Zavallıcık, Ayten'in aklından geçenleri bilseydi, herhalde o anda anlamadığımız bir dilde sihirli sözler söyler ve toz olup toprağa karışırdı.

 

Sonunda, banyomuz kurtuldu, Aşık'ın da kalbi kırılmadı (en azından o an için), ve biz de günlerce bu olayı konuşup güldük. Bunca yıl sonra hala da gülüyoruz. Ayten'e de "Artık tuvalete giderken üç kez kontrol et, belki Aşık seni izliyordur!" diye hemen her defasında takılmayı ihmal etmedik.

 

Şimdi düşünüyorum da, belki de Aşık gerçekten de sadece iyi niyetli bir komşuydu. Belki de o kamera kayıtlarını bir CD’ye basıp koleksiyon yaptı. Kim bilir? Belki de şu an bir yerlerde, hâlâ o günü hatırlayıp "Acaba ne yaptım da o kızlar benden bu kadar korktu?" diye düşünüyordur.

 

Güzel günlerdi, bize mavra yapacak malzeme lazımdı ki pek zorluk çekmiyorduk ve bulduk, hem de alasını! Gençlik işte... diye geçiştirmeyi de çok istemem, hala böyle olmaktan gurur duyarım!!!

 

Ayten kızımıza uzuun yıllardır ulaşamıyoruz, bu yazıyı okuyorsan bil ki unutulmadın!


Hiç yorum yok: