9.8.24

360 Derece

Evet, sen. Tam da seni kastediyorum. Oturmuşsun, hayatının aşkını bulduğunu düşünüyorsun ve kafanda bin bir türlü soru. "Acaba doğru kişi mi?", "Ya sonra pişman olursam?", "Peki ya o beni gerçekten seviyor mu?" Dur bir dakika, nefes al; baktın kalbin hala atıyor; şimdi bir adım geri çekil ve kendine bak.

Biliyorum, ilişkilerde düşünmek önemli. Ama sen, ey muhterem okur, düşünmeyi öyle bir noktaya getirmişsin ki, Einstein bile senin yanında sıradan bir düşünür gibi kalıyor. Tebrikler! İlişki Quantum Fiziği'ni keşfettin.

Şöyle düşün: Her olası senaryoyu, her olası sonucu hesaplamaya çalışıyorsun. Sanki ilişkiler, içinde milyonlarca paralel evren barındıran bir kuantum alan teorisiymiş gibi. Ey sen, sevgili Schrödinger'in İlişki Kedisi, hem mutlu hem mutsuz, hem aşık hem değil, tüm bu olasılıkların ortasında asılı kalmış durumdasın.

Peki ya şöyle bir şey olsa: Kafanda kurduğun tüm bu senaryolar gerçekleşse? Düşünsene, bir sabah uyanıyorsun ve sevgilin sana diyor ki: "Hayatım, bugün senin tüm korku ve endişelerini gerçekleştirmeye karar verdim. Önce seni aldatacağım, sonra tüm paramızı kumarda kaybedeceğim, ardından da annene hakaret edeceğim. Ah, bir de kedimizi satıp yerine bir tarantula alacağım. Nasıl fikir?"

Gördün mü? Ne kadar saçma geliyor kulağa. İşte senin kafanda kurduğun senaryolar da aynen böyle. Gerçek hayatta kimse sabah kalkıp "Bugün sevgilimin tüm korkularını gerçekleştireyim" diye düşünmez. Eğer öyle biri varsa, lütfen hemen terk et. Cidden. Şaka yapmıyorum.

Ama sen, ey 360 derece düşünen ilişki kahramanı, her açıyı hesaplamaya çalışıyorsun. Kuzey, güney, doğu, batı yetmiyor; kuzeydoğu, güneybatı derken, bir de bakmışsın ki ilişkinin kutup yıldızını kaybetmişsin ya da 4 kutuplu Satürn gibi yuvarlanıyorsun! Pusulan şaşmış, rotanı unutmuşsun!

Sosyal medya şey'cilerinin de sıklıkla yazıp çizip anlamayanlara resimlerle anlatmaya çalıştığı gibi, bazen en iyi strateji, stratejisiz olmaktır. Evet, yanlış duymadın. Bazen düşünmemek, düşünmekten daha iyidir. Çünkü aşk, mantığın bittiği yerde başlar ve inan bana, mantığın bittiği yer, genellikle senin beyninin içindeki o küçük, endişeli ses susmaya başladığı an'a denk düşer.

Düşünsene, Shakespare "Olmak ya da olmamak" yerine "Olmak mı yoksa olmamak mı, ya da belki biraz olmak ama tam olarak değil, ya da belki hiç olmamak ama sanki olmuş gibi yapmak..." deseydi? Hamlet trajedi değil, komedi olurdu herhalde.

İşte sen de kendi hayatının Hamlet'i olmak yerine, biraz daha "Bir Yaz Gecesi Rüyası" olmaya ne dersin? Biraz daha hafifle, biraz daha gül, biraz daha tadını çıkart bugünün. Çünkü hayat, tıpkı bu kitap gibi, fazla ciddiye alınmayacak kadar kısa ve komik. Pan'ı çok da hafife alma!

Ve son olarak, eğer hala "Ya bu ilişki yürümezse?" diye düşünüyorsan, hiçbir ilişki sonsuza dek sürmez. Er ya da geç hepsi bir yerde biter ama yaşarken ama ölümle... Ancak bu, o yolculuğu yaşamaya değmeyeceği anlamına da gelmez. Çünkü hayat, varış noktası değil, yolculuğun kendisidir! Tam 40 yaş üstü öğütler baakk!

O yüzden, sevgili okur, biraz daha az düşün, biraz daha çok hisset ve eğer hala endişeliysen, en azından endişelerini komik bul. Çünkü gülmek, düşünmekten çok daha eğlenceli ve kim bilir, belki de gülmeye başladığında, aşkın gerçek anlamını keşfedeceksin. Pozitif ol aptal değil, gülmenin kimseye zararı olmamış daha. 

Hadi git ve biraz aşık ol. Ama lütfen, bunu yaparken beynini evde bırak. Zaten çok çalıştı, biraz da kalbin çalışsın. 

Hiç yorum yok: