9.8.24

Abi Koş Maç Başladı!

Son günlerde özellikle Olimpiyatlar başladı başlayalı, her mahallede, her kafede, her sosyal medya platformunda birer spor otoritesi türedi; e tabi bu da benim kafama takıldı. 

Sanki dün akşam yastığına kafasını koyduğunda sıradan bir vatandaşken, bu sabah uyandığında kendini olimpik bir bilgeliğin zirvesinde buluvermiş gibi bazılarımız. 

Düşünsene, daha dün akşam "halter" dendiğinde aklına ilk gelen şey aldığın çıtçıtlı body’nin yakasıyken, bugün birden bire koparma ve silkme hareketlerinin inceliklerini anlatır olmuş bizim spor bilgesi. Sanki anne karnından Naim Süleymanoğlu olarak reenkarne olmuş!. 

Ya da yüzme yarışlarını izlerken, "Kelebek mi? O da ne? Koleksiyon mu yapıyorlar?" diye düşünürken kendini bulan arkadaşımız, şimdi havuz kenarında sanki Michael Phelps'in kişisel antrenörüymüş edasıyla, "Yahu şu çocuğun kulaç açısı 0.5 derece daha geniş olsa, rekor kırardı!" diye ahkâm kesiyor. 

Hele bir de atletizm müsabakalarını izlerken, daha önce en fazla çizgili pijamasıyla piknikte top peşinde koşmuş olan Mahmut amcamız, şimdi sanki Carl Lewis'in torununun özel hocasıymış gibi, "Şu çocuğun ayak bileği yanlış, o yüzden altın madalyayı kaçırdı!" diyerek derin analizler yapıyor. 

Gel gör ki, bu ani ve mucizevi bilgelik patlaması sadece spor alanında kalmıyor. Birden bire herkes birer jeopolitik uzmanı, ekonomist, sağlık gurusu ve hatta uzay bilimci oluveriyor gündemle paralel olarak. Sanki geceleyin gizli bir "her şeyi bilen" serumu enjekte edilmiş gibi. 

Sevgili okurcuğum, eğer sen de kendini bu kategoride buluyorsan, lütfen dur, bir nefes al ve sakinleş. Yanında böyle biri varsa, gül tabi, ama durdur. Olimpiyatları izlemek, elbette keyifli ve heyecan verici. Ama unutma, o atletler yıllarca ter döküp, acı çekip, fedakârlıklar yaparak o noktaya geldiler. Senin ise tek yaptığın, koltuğunda oturup, göbeğini kaşıyarak cips yerken onları eleştirmek ve koltuk minderi inceltme yarışlarında dereceye oynamak. 

Belki de asıl olimpiyat ruhu, bu anlık uzmanların yarıştığı sosyal medya arenasında yaşanıyordur. Kim daha hızlı yorum yapacak, kim daha keskin eleştirecek ve hafta sonu magazinlerinde boy gösterecek, kim daha bilgiç görünecek yarışıdır belki de. İşte sana gerçek bir maraton! 

Pek sevgili kendini birden bire olimpiyat halkalarının mucidi sanan dostum, lütfen biraz sakin ol. Sporcuları takdir et, emeklerine saygı duy ve belki de sadece izlemenin keyfini çıkar. Bunu mümkünse hayatın her alanında uygulamaya da çalış, faydasını görürsün mutlaka. 

Eğer illa ki bir yarışa gireceksen, bari en azından "en az ahkâm kesen izleyici" kategorisinde madalya almaya çalış. İnan bana, o madalya, salondaki camlı vitrine, konsola, dolabın üstüne ya da adı her neyse çok daha fazla yakışacak. 

Öğrenemedim gitti şu mobilyaların isimlerini!


Hiç yorum yok: