31.7.24

Şans

Ada günlerinden dem vurunca, ne uzun zamandır düşünmediğimi fark ettim. Düşünme eyleminde hala detaycı ve başarılıyım; oraları, o zamanları düşünmemişim. Uçsuz bucaksız, yedi dalgalı sahilleri, kıyıya ulaştığı yerdeki rengarenk çiçekleri, sabah serinliğinde esen yaseminleri, gemi konaklarını ve gerçekten o şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarabildiğimizi !

Gençlik dedikleri, gerçekten de düşünmeden yaşadığın, günün anın tadını çıkarırken aklında dünyanın en önemli gibi görünen aşk acılarını düşündüğün yıllardan ibaret çoğu zaman. Tam da bu yüzden pek çoğu geri dönüp bu akılla o yaşı yaşamak istiyor herhalde. 

Ben mesela, düşün şimdikinden bile daha bilmiş ve ukala ve dünyanın sırrını çözmüş, çok kadın filan sanıyordum kendimi. Çocuktuk ulan! 20'li yaşlarının başında büyük acılar yaşamamış herkes kadar çocuk. Böyle yıllarda arkadaşlar çok önemli oluyor işte hayatında. Dünya değerlerinden, espri anlayışına kadar her şey tam da o arkadaşlarla gelişiyor iyi ya da kötü yönde. 

Tam da böyle bir çağda, ömürlük bir dostluk kurabilme şansına sahip olduğumu o zamanlarda tabi tahmin bile edemezdim. Zira o yıllarda hep ne kadar şanssız ve bahtsız olduğumdan bahseder dururdum. Değer de bilinmiyor tabi, başlarda kavaklar yellenirken! İşte o dostluk sayesinde harika yıllar geçirdik adada. Önümüze gelene 1000 tekme atıyor ve yüzlerine gülüyorduk. Herkes ve her şey eğlence konusuydu bizim için. Önceleri "şuna baaakkk"lar ile başlayan yüzlerine karşı arkalarından yaptığımız gıybetler, sonrasına yerini artık konuşmamıza hatta yer yer bakışmamıza bile gerek bırakmayan bir işbirliğine dönüştü. İyi ki be!!! İnsanın hayatında böyle insanlar milyonda bir çıkar diyordum ki iki de olabiliyormuş, şanslı bir varlıkmışım... Bu baaammbaşka bir konu belki sonraki sayfalarda bunu da yazarım. 

Bayilerinizden isteyiniz!

Sayfayı çevir cnm.

Hiç yorum yok: