1.8.24

Venüsler Marslar

Astroloji derslerine başlayalı yaklaşık üç ay olmuş. Hiç de mütevazi olmayan ama tatlı egosunu sevdiğim lazoğlu hocamdan da pek memnunum, çok şükür ve fekat konumuz astroloji değil canım ciğerim.

Dünya genelinde literatüre de girmiş bir biçimde bu gezegenler dişileri ve erilleri temsil ediyor. Karşı cinsi simgeleyen ve her yerde karşımıza çıkan bu sembollerin tüm hayatımızı derinden etkilediği gerçeği bir yana, tuvalet kapılarına çeşitli biçimlerde nakşedilmesi meselesi de var tabii. Bu durum, ister istemez akla iç bayıltıcı kesif kokuları da getiriyor. Kapısı kapalı ve yan yana iki odada teşaşür bile eyleyememek, aslında medeniyetten ne kadar uzakta olduğumuzun, belki de hâlâ mağaralarımızda yaşadığımızın bir göstergesi olabilir! 

Kadınlar her zaman dikizlendiklerine inanacak kadar güvensiz hissederken, erkekler de ya sapık damgası yemekten ya da gözüyle ölçenlere rastlamaktan endişe duyuyor. Tabi bu tipler aramızda oksijen tüketmiyor demiyorum, israf bile ediyorlar! 

Derdim bu tipler ya da illa aynı yüz numarayı kullanmak değil elbette. Hayatın her noktasında her şeyi kadın ve erkek cinsine indirgeyen, hayatı cinsiyetiyle yaşayanlar. Yok arkadaş! Herkesin cinsiyeti yok işte! Arkadaşların, dostların, hayvanların ve dahi renklerin cinsiyeti yok. Bunların hepsi senin örümcek bağlamış zihninin kahpe bir oyunu. 

Tamam yaşadığımız toplumun örf ve adetleri, gelenekleri var. Tamam bu gelenekler de genellikle kız çocukları harcanmasın diye yazılıp çizilmiş vaktiyle; başımla beraber... Ancak ben ya da ailem bu şekilde yetiştirilmediysek, on kız arkadaşın olacağına güvenecek bir erkek arkadaşın olsun düsturu ile büyütüldüysem, din dil ırk cinsiyet ayrımıyla değil iyi ve kötü insanın farkıyla eğitildiysem bu da benim suçum değil. Ben seni anlıyorsam sen de azıcık zorla zekanı pes etme n'olur! 

Bu da hep erkek arkadaşlarıyla takılıyor deme. İstisna olarak gönlümü fetheden birkaç kadın arkadaşım dışında hemcinslerimin prime time reklam saati tadındaki sohbetleri benim ruhumu sarıp sarmalamıyor diye, bizden değilse kesin aganigi naganigi deme. Gerçekten bak güzel kardeşim, bak kardeşim diyorum hala, yapma etme eyleme. Sonra çok aydınım, şöyle eğitimliyim, şuralarda gezdim tozdum dünya gördük be! deme. Deme çünkü komik oluyorsun. Herkesin içinde açmaya ar edeceğim neticemle gülüyorum sana. 

Kadın olduğum kadar düz de bir insanım ben. Ne demek istiyorsam onu diyorum diplomatik zorunluluklar olmadıkça. Bile bile kırmıyorum seni mesela, acı gerçekleri duyman gerekiyorsa söylüyorum yüzüne yüzüne. Saçlarının rengi çok mu nataşa olmuş mesela, orada basıyorum yalanı ya da hiiiç açmıyorum ağzımı, e çünkü hızlıca değiştirebileceğin bir şey değil, neden takılsın kafana değil mi... İşte bu yüzden çok çok seviyorum senin karşı cins dediğin neutrum arkadaşlarımı ve güvenilir bulduklarımla paylaşıyorum sana yazmak istemediklerimi. İki kişi arasında cinsiyet gözetmeyince öyle güzel dinliyor ki insan birbirini, o tüten dumanı anlayamazsın! Daha da anlamadıysan bkz arama motoru. 

Buraya kadar çok da yapıcı yazmaya çalıştım, dilini yumuşatmalısın diyen okurlarım için ancak şimdi tanıyorsunuz da beni; birisi bir şey yapma dediğinde o teli geriyor bende. İlla yapacağım, aklım fikrim orada kalıyor. Yasak deme mesela, illa ki elleyeceğim. Koç burcuyum şeyciim olur öyle, sığ nefeslere gelemem hiç! Ez cümle, senin beni yargıladığın şey ile gelirim üstüne, bodoslama dalarım yeri zamanı uygunsa. Değilse de gözünün içine bakar susar, güler, dalgamı geçer kıçımı döner giderim. Ohh bir rahatlama geldi şimdi. 

Elim çarptı çok pardon cnm acıdı mı.


Hiç yorum yok: