11.12.24

Kim O?

Kış aylarında başladı her şey. Soğuk, dondurucu bir kış değildi aslında. Sadece olağan, sıradan bir kış. Herkesin yaşadığı türden bir mevsim geçişiydi. Ne fazla üşüttü, ne de çok etkiledi. Belki de bu yüzden çabuk bitti - kendini fazla hissettirmeden, usulca çekildi gitti.

Sonra ilkbahar geldi. Ah o ilkbahar! Sanki yıllardır uyuyan bir tohum birden filizlenmeye başladı içinde. Her sabah aynanın karşısına geçtiğinde biraz daha tanıdık geliyordu yüzü kendine. "Ben buyum işte!" diye gülümsüyordu kendi yansımasına. Çiçekler açarken dışarıda, o da açıyordu içeride. Her yeni günle birlikte biraz daha hatırlıyordu kendini.

Ve sonra... Yaz! Öyle bir yaz ki, güneş sanki sadece onun için doğuyordu her sabah. İçindeki sıcaklık dışarıdaki havayı bile kıskandırıyordu. Rengarenk çiçekler açıyordu her yanında - kırmızı gelincikler gibi tutkusu, mor menekşeler gibi hayalleri, sarı papatyalar gibi umudu... Gökyüzünde süzülen bir kuş kadar özgür hissediyordu kendini. Her şey mümkündü, her şey onun için vardı sanki.

Sonbahar geldiğinde gökyüzü karardı birden. Kara bulutlar çöktü üzerine, ama güneş... Ah o inatçı güneş! Bulutların arasından sızıp ısıtmaya devam etti içini. Her damla yağmur biraz daha güçlendirdi onu, her düşen yaprak biraz daha bilgelık kattı ruhuna.

Ve şimdi, kış yeniden kapıda. Bu sefer daha sert vuruyor kapıyı, daha gürültülü çalıyor zili. Ama o artık biliyor - bu da geçecek. Çünkü içinde baharın müjdesini taşıyor. Düştüğü yerden kalkmayı öğrendi. Kaybettiği kendini bulmanın yolunu biliyor artık.

Bu bir yılın hikayesi değil aslında. Bu, kendini keşfeden bir ruhun hikayesi. Mevsimler gibi değişken, ama özünde hep aynı kalan bir varlığın hikayesi. Bazen fırtınalar kopuyor içinde, bazen güneş açıyor aniden. Ama o, tüm bu değişimlerin ortasında, dengede durmayı öğreniyor.

Ve belki de en güzeli bu - her düşüşten sonra yeniden ayağa kalkabilmek, her karanlık geceden sonra güneşin doğacağını bilmek. Çünkü o artık biliyor ki, mutluluk dediğimiz şey belki de bu dengeyi kurabilmekte gizli. Düşmekten korkmadan yürüyebilmekte, hata yapmaktan çekinmeden yaşayabilmekte...

Bu yolculukta bazen kantarın topuzu kaçabilir, bazen denge bozulabilir. Ama niyeti temiz olduktan sonra, bunların hiçbiri önemli değil. Çünkü her yeni gün, yeni bir başlangıç için bir fırsat. Ve o, bu fırsatları değerlendirmeyi çok iyi biliyor artık.

Şimdi yeni bir kış kapıda. Ama bu sefer farklı karşılıyor onu. Çünkü biliyor ki, içindeki bahar hiç ölmeyecek. İçindeki çiçekler her mevsim açacak. Ve o, tüm renkleriyle, tüm duygularıyla, tüm varlığıyla yaşamaya devam edecek.

Çünkü o, artık kendini bulmuş bir ruhun huzuruyla bakıyor hayata. Ve bu huzur, hiçbir mevsimin değiştiremeyeceği kadar değerli.

O kim peki ?

Hiç yorum yok: