8.9.24

Sabah Serinliği

Bu sabah yine çok güzel uyandım. Zaten ne demiş çok sevdiğim yazar; "Kediler Güzel Uyanır". Sabahın beşinden sonra görülen o en güzel rüyalardan birinden uyandım az önce. Başucumdaki birkaç taze lavanta dalının kokusu ile İzmir güneşini selamladım yatağımda. Hala zihnimde çevirip duruyorum diğer boyutta konuşulan ve bakışılanları. Rüyalarda olsun döküldü dudaklarımdan diye yüzümde huzurlu bir gülümseme. İyi ki! diyorum defalarca artı bir kez daha. 

Sabah serinliğinde bahçeyi ve biraz da kendimi suladıktan sonra, yarı ıslak halde verandada oturup bir kahve eşliğinde sağlığa zararlı tütün mamullerini tüketirken, sokaktan hızla geçip işlerine yetişmeye çalışan insanları izledim. İzlerken de düşündüm mutluluk denen şey bunların hepsi işte. Görebilmek onları, bahçenin müdavimi kediler bacaklarıma artistik patinaj hareketleri ile sürünürken, havadaki ıslak toprak kokusunu içine çekmek. Sevdiğin şehirde, sevdiğin insanlarla.. Zaten sevebilmek başlı başına bir mutluluk sebebi. Sevilmek demiyorum bak, aşk meşk meselesi değil. Ben böyle olduğum için yaz başka güzel diyorum - yine çok mütevazı sözler peşindeyim. 

Dedim ya, adeta bir kedi gibi ve üstelik evde iki kediyle uyandım. Teyzeleri sayılırım onların. Bir tekir ağabey ve bir beyaz prenses kendileri. Sabah sevişmemizin ardından Ege sıcağının ne zaman çökeceğini benden iyi bildiklerinden olacak, çekildiler evin en güzel ve serin köşelerine. Öperim yarı şeffaf kulaklarından. 

Bu şehre, çeyrek asırdır hep ayaklarım neticeme vura vura, eteklerim rüzgarda uçuşa uçuşa geldim. Bildiğin büyük şehir aslında, denizi, sıcağı, medeniyeti bir yana dursun, içindekilerle değerli, her yer gibi. Bazı zaman bitmek bilmeyen o yol, bazen de yol arkadaşlarımla eğlenceli birer maceraya dönüştü. Ardımızda kalan her kilometre ile mutlu oldum. Ne demiş bir başka yazar.. "Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım." Daha yola çıkacakken mutlu olurum ben. 

Yolda olma fikri zaten başlı başına huzur veriyor bana artık, dinginleşiyorum. Önceleri sadece varacağım noktaya odaklanırdım ve zaman geçmek bilmez, ağızda saatlerce çiğnenmekten sakız gibi acı bir tat bırakırdı. Şimdi ise, varacağım noktadaki maceradan bağımsız bir eğlence şeklini aldı zihnimde. Kiminle yola çıktığın önemli kabul ama yalnız olmayı da apayrı severim ben. Yalnız yolculuk, yalnız seyahat, yalnız tatil ve beraberinde gelen yepyeni selamlaşmalar ve bazen arkadaşlıklar. İnsan kendini tanıdıkça daha bir keyifli hale geliyor yalnızlık zaten. 

Sıcağı ile kavuran, kavurdukça daha da çok kendine bağlayan şehrin sokakları, yepyeni anılar için beni bekler şimdi. 

Biraz deniz koklayıp döneceğim, beklersiniz. 


Hiç yorum yok: