4.9.24

Huni ya da ne?

Sözlük anlamına göre hayal; bir şeyin gerçeği zannedilen veya gerçeğine benzeyen, benzetilen görüntüsü; olarak tasvir edilmiş. Görüntü tanımlaması biraz eksik geldi okuduğumda. Hayal duyulabilir ve dahi hissedilebilir kanımca. Görünmüyor ise hayal değil de, halüsinasyon mu oluyor yoksa? Halüsinasyonları da şu şekilde tanımlamışlar; kişinin sadece kendisinin duyabildiği, görebildiği, dokunabildiği ve koklayabildiği, gerçek olmayan duyuların algılanması... Bu tanımlara dayanarak belirtmek isterim ki sevgili okurum; klinik bir vaka olabilirim. Sen yine de benden duyup okuduklarını iyice bir süz harekete geçmeden önce. Peki, duyup hissettiğim bu duyuların gerçek olmadığını kim, nasıl, hangi delil ile ispat edebilir ki? O zaman mecburen şizofreni tanımını da vereyim ki hatırı kalmasın; başka şeyler kuruyor yoksa kafasında. Sözlük der ki; kişide, gerçeklerle olan ilişkilerin büyük ölçüde azalması, düşünce, duygu ve davranışlarda önemli bozulmaların ortaya çıkması gibi belirtiler gösteren bir ruh hastalığı. Beni soran olursa, görmediniz duymadınız bilmiyorsunuz.

Geçtiğimiz yıl bir eğitim esnasında, hayatı boyunca hiç hayal kuramayan insanlar olduğunu duyduğumda hayatımın en büyük şaşkınlıklarından birini yaşamıştım. Vizyonsuzluktan, imkansızlıktan değil, kuramıyor. Hayal kurmanın nasıl bir şey olduğunu bile hayal edemiyor. Başkası adına kalbim kırıldı galiba bunu öğrendiğimde. 

Zaman zaman bahsediyorum size. Film kopup gidiyor gündüz gözüyle bende diye. Son yıllarda popüler olan adıyla, paralel bir evrene geçip adeta orada yaşıyorum belirsiz bir süreliğine. Geri döndüğümde bir müddet hangi tarafın asıl gerçek olduğunu da sorguluyorum. Daha ileri de gidiyorum ihbar hattı niteliğinde. Gordüğüm rüyaları gerçek anılarım sanıyorum bazen.  Bazen de yazdığım öykülerin hangisinin aslında yaşandığını, hangisinin hayal ürünü, hangisinin rüyalardan devşirildiğini karıştırdığım oluyor. Bu tarafın daha kalabalık olması mı onu gerçek yapan yoksa hepimizin aynı rüyayı görüyor olamayışına inancımız mı gerçek kılıyor bu dünyayı? 

Ya değilse? Ya rüyada gerçeğe kavuşuyorsak? Ya hayal ettiklerimse gerçeğim? Ya aynı anda ve her biri gerçekse, gerçek sandığımız gibi, yalnızca bir adet değilse ya da biz "bir"i yanlış anlıyorsak? Bir, parçalardan oluşuyorsa, her parçası birbirine benzemiyorsa mesela? Köşeleri, yamuk ve girintili kenarları, bambaşka renkleri, kokuları varsa, ilk bakışta farkedemiyor olamaz mıyız bir bütüne ait olduklarını? Farklı olmaları onları ayrı mı yapar ya da yok mu eder?

Aklından geçmiş olabilir diye belirtmek isterim ki sarhoş ya da herhangi bir madde etkisinde değilim. Sen beni son yıllarda durgun, dalgın, sıkılmış gördüğünde, ben genellikle bunları sorguluyorum bir kenarda, keyifle. Kendi savunduğum savları çürüte çürüte, pek çok yanı bize hala karanlık olan şu basit varoluşun çapraz sorgusunu yapıyorum elimden geldiğince. Henüz tüm cevapları alamadım ama mavi tik göründü görünecek, vakit yaklaşıyor artık. 

Aydınlık günler, duru zihinler dilerim. 

Hiç yorum yok: