8.1.25

Duy beni, ey insanoğlu! Zaman zaman size trip attığımı düşünüyorsunuz ama şu gerçeği netleştirelim: Trip denen şeyi ne seviyorum ne de anlıyorum. Türk kızının aslî görevi filan da değildir, inanmayın! Net bir insanım ben. Bazı arkadaşlarım, benim kadar ince düşünceli kimseyi tanımadığını söylese de, şahsen kendimi odun gibi, kereste gibi düz ve net buluyorum.

Ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam söylerim. Söyleyemediğim şeyler ise içimde sinir yapar; oturur, üzülürüm. Senin “trip” sandığın anlarda aslında kendimi korumaya alırım. Bir şey diyemiyorsam, bil ki tartışmak, didişmek ya da laf sokmak istemiyorumdur. Sadece uzaklaşıyorumdur. O anlarda da kendi kendime, "Bu kadar sevip, güvenip, değer vermemeliyim kimseye" diye düşünüp kabuğuma bir kat daha ekliyorumdur. Kesin bilgi.

Bir de şu var ki; duymayı kaldıramayacağın şeyleri söylemem. İnan bana vardır böyle şeyler. İyiliğine değilse ya da duyman gerekmiyorsa susarım. Ama bu suskunluğu da triple karıştırma isterim. Trip, hissetmediği gibi davranan şımarıkların sahte ve kötü sahnelenmiş bir oyunudur. Gel gör ki bunların da izleyicisi çok.

Eğer biliyorsan sevildiğini, bil ki karşındaki bu kadın gerçek. İşine gelir ya da gelmez, bilmiyorum ama ne hissediyorsam oyum ben. Riyakarlık ya da sahtekarlık üzerimde durmaz; yaz günü yapılan badana makyajlar gibi kusar, gösterir kendini.

Trip, hayatının normali olmuş ve ne acıdır ki bunu kanıksamış siz sevgili okuyucularım için tekrarlamak isterim. Kimse kimseye benzemek zorunda değil. Aradığınız "klon" ben değilim. Gerektiği yerde doğru bildiğimi söyler; yapamıyorsam da susarım. Kimseyi yolda bırakmam, verdiğim sözün arkasında durur, delikanlılığın da hakkını veririm.

İşine gelmeyen, cesareti olmayan içinse sabrım yok.


İmza: Ben ve beslediğim egom.